Use LEFT and RIGHT arrow keys to navigate between flashcards;
Use UP and DOWN arrow keys to flip the card;
H to show hint;
A reads text to speech;
100 Cards in this Set
- Front
- Back
Elde etmek, ele geçirmek, edinmek |
Acquire |
|
Aklamak, beraat ettirmek, yüzünün akıyla çıkarmak |
Acquit |
|
Etkinleştirmek, faaliyete geçirmek |
Activate |
|
Ulaşılabilir, erişilebilir, kullanılabilir, anlaması kolay, kolay anlaşılır Konuşup tanıması kolay, arkadaş canlısı |
Accesible |
|
Ciddi, şiddetli, ağır (ağrı, hastalık vs.) Çok hassas, keskin (duyular vs.) Zeki, uyanık |
Acute |
|
Son derece kararlı, fikir değiştirmeyen |
Adamant |
|
Bağımlılık (uyuşturucu, alkol vs.) Bağımlılık (bilgisayar, internet vs.) |
Addiction |
|
Resmi konuşma, nutuk, söylev, sesleniş Hitap etmek, konuşma yapmak, belirli bir isimle/ünvanla hitap etmek (Sorunla) ilgilenmek |
Address |
|
Yapışmak (yapıştırıcı, yağ, boya vs.) Kurallara uymak, itaat etmek |
Adhere |
|
Yapıştırıcı, yapışkan madde |
Adhesive |
|
Bitişik, yakın, civarında, yanyana |
Adjacent |
|
Oturuma ara vermek, ertelemek |
Adjourn |
|
Yönetmek, icra etmek, idare etmek, uygulamak, sağlamak (Sınav/anket yapmak/uygulamak) (Adaleti yerine getirmek) (İlk yardım uygulamak/ilaç vermek (Ceza uygulamak/vermek) |
Administer |
|
İtiraf etmek, kabul etmek Girmesine izin vermek, içeri almak Üyeliğe kabul etmek Hastaneye yatırmak |
Admit |
|
Evlat edinmek Benimsemek, kabul etmek Tavır takınmak |
Adopt |
|
Taparcasına sevmek, delicesine sevmek |
Adore |
|
Süslemek |
Adorn |
|
Şaşırtmak, kafasını karıştırmak |
Baffle |
|
İflas etmiş, batmış (İflas etmek, iflasını açıklamak) |
Bankrupt |
|
Kelepir mal, kelepir Anlaşma Pazarlık etmek, pazarlık yapmak |
Bargain |
|
Taban, temel Kaynak, dayanak, temel, çıkış noktası (Fikre vs.) dayandırmak |
Base |
|
Dayanaksız, asılsız (iddia, suçlama vs.) |
Baseless |
|
Eğmek, eğilmek, bükmek, bükülmek |
Bend |
|
Etrafını sarmak, kuşatmak (askerle) Başına üşüşmek, etrafını sarmak (Soru, mektup vs.) yağmuruna tutmak |
Besiege |
|
Şaşırtıcı, kafa karıştırıcı, afallatıcı |
Bewildering |
|
İki taraflı, iki yönlü |
Bilateral |
|
Isırmak |
Bite |
|
Tuhaf, garip, sıradışı |
Bizarre |
|
Şantaj yapmak |
Blackmail |
|
Patlamak, infilak Ani hava akımı Ani gürültü, ses patlaması Havaya uçurmak, patlatmak |
Blast |
|
Büyük yangın Yangındaki alevler Parlaklık, ışıltı Ani duygu patlaması, alevlenmesi |
Blaze |
|
Kanamak, kan kaybetmek (Yoğun kan kaybetmek) Boyası akmak, kusma yapmak |
Bleed |
|
Bulanık, net görülmeyen |
Blurry |
|
Böbürlenen, kendini beğenmiş |
Boastful |
|
Kaynamak, kaynatmak Tepesi atmak, küplere binmek |
Boil |
|
Ayırtmak, yer ayırtmak |
Book |
|
Beyin fırtınası yapmak |
Brainstorm |
|
Emzirmek |
Breastfeed |
|
Heyecan verici, nefes kesici |
Breathtaking |
|
Çok iyi, etkileyici, çok başarılı Çok zeki, becerikli Parlak, ışıl ışıl |
Brilliant |
|
Okşamak, sevmek |
Caress |
|
Etçil, etle beslenen |
Carnivorous |
|
Oymak, içini oymak, oymacılık yapmak Oyarak/kazıyarak yazı yazmak Pişmiş eti kesip lokmalara ayırmak |
Carve |
|
Gelişigüzel, üstünkörü Resmi olmayan, gündelik Geçici, kalıcı olmayan Şans eseri, rastlantı eseri |
Casual |
|
Ölen, yaralanan, zaiyat |
Casualty |
|
Facia, felaket, afet |
Catastrophe |
|
Yiyecek, içecek sağlamak (davet, tören) İhtiyaçları karşılamak |
Cater |
|
Dikkatli, ihtimamlı, temkinli |
Cautious |
|
Durdurmak, sona erdirmek, bırakmak |
Cease |
|
Kutlamak, kutlama yapmak Övmek, göklere çıkarmak |
Celebrate |
|
Ünlü kişi, şöhret |
Celebrity |
|
Sansürlemek |
Censor |
|
Emin, doğruluğundan emin Kesin olacak, olması kesin Belirli, bazı (hususlar, konular vs.) |
Certain |
|
Belgelemek, doğrulamak Ruhsat vermek, yetkilendirmek |
Certify |
|
Zor görev, sorun, zorlayıcı mesele Meydan okuyuş, düelloya davet Doğruluğunu/yasallığını sorgulamak Zorlamak, sınamak Otoritesine karşı çıkmak, kafa tutmak |
Challenge |
|
Cesaret etmek, cüret etmek |
Dare |
|
Çürümek, çürütmek Bozulmak, harabeye dönmek (zamanla) Etki/güç kaybetmek, bozulmak |
Decay |
|
Düzgün, makul, koşulları iyi (iş vs.) Terbiyeli, ahlaklı, uslu, edepli (kişi) Yakışık alır, ahlaka uygun (eylem) |
Decent |
|
Yanıltıcı, aldatıcı, yanlış yönlendirici |
Deceptive |
|
Şifresini çözmek, anlamını çözmek |
Decipher |
|
Çürümek, çürütmek Ayrışmak, ayrıştırmak, çözünmek |
Decompose |
|
Karşı gelmek, baş kaldırmak (Açıklaması/tarifi/inanması çok zor) Olağan dışı meydana gelmek |
Defy |
|
Kasti, bilerek, kasten Dikkatli, yavaş, ihtiyatlı Üzerinde düşünmek, ölçüp biçmek |
Deliberate |
|
Bir yere has yemek, özel yiyecek, duyarlılık, incelik, hassasiyet, kırılganlık |
Delicacy |
|
Lezzetli, leziz |
Delicious |
|
Zevk, haz (Zevkle, zevk duyarak, haz içinde) (Bir şeyden/yapmaktan haz duymak) |
Delight |
|
Heyecanlı, çılgına dönmüş |
Delirious |
|
Teslim etmek, gidip götürmek, vermek Konuşma yapmak Sözünü tutmak (Doğurmak, doğum yapmak) |
Deliver |
|
Talep, talep etmek, istemek, gerektirmek Gereklilik, ihtiyaç, gereksinim, rağbet, müşteri talebi, revaç, revaçta olmak, istenmek (Bir şey için bir talepte bulunmak, talepleri karşılamak) (İstendiğinde, talep edildiğinde) (Genel istek üzerine) |
Demand |
|
Yıkmak, yok etmek Bir fikri çürütmek |
Demolish |
|
İstekli, hevesli, yapmaya hazır |
Eager |
|
Para kazanmak Kazanmak, haketmek, elde etmek (Saygınlık/ün/şöhret/övgü kazanmak) |
Earn |
|
Ciddi ve samimi, ağır başlı, içten, azimli |
Earnest |
|
Kolaylık, rahatlık (kolayca, zorlanmadan) Rahatlık, sakinlik, ferahlık, konfor (içi rahat, huzurlu olmak) Hafiflemek, hafifletmek (acıyı, ağrıyı) Rahatlamak, rahatlatmak (sorunu vs.) Vicdanını, kafasını rahatlatmak Kolaylaştırmak |
Ease |
|
Tuhaf, sıradışı |
Eccentric |
|
Ekonomi yapmak, idareli harcamak |
Economise |
|
Yenilebilir |
Edible |
|
Baskıya hazırlamak |
Edit |
|
Eğitim vermek, eğitmek |
Educate |
|
Etkili, tesirli Fiili, mevcut olan Yürürlüğe giren, yürürlükte |
Effective |
|
Dışarı atmak, dışarı çıkartmak |
Eject |
|
Karmaşık, çok detaylı Ayrıntılara inmek, detaylandırmak |
Elaborate |
|
Uydurmak (delil uydurmak/yaratmak) İmal etmek |
Fabricate |
|
Müthiş, çok güzel, muhteşem Çok büyük, devasa Efsanevi, masallarda olan |
Fabuluous |
|
Kolaylaştırmak, olmasına yardım etmek |
Facilitate |
|
Gerçeklere dayanan, hakikate dayanan |
Factual |
|
Solmak, soldurmak Yavaş yavaş yok olmak |
Fade |
|
Başarısız olmak Bozulmak (makina, organ vs.) Güçsüzleşmek (sağlık, görme yetisi vs.) Hayal kırıklığına uğratmak |
Fail |
|
Belli belirsiz, çok az, güçsüz İsteksiz, hevessiz Yorgun, bitkin, bayılacak halde Bayılmak |
Faint |
|
Uygun, kabul edilebilir Adil, adaletli Solgun, açık renkli |
Fair |
|
Riske atmak, kumar oynamak |
Gamble |
|
Toplanmak, biraraya gelmek İnsanları toplamak, biraraya getirmek (Eşyaları, nesneleri vs.) toplamak (Bilgi, delil vs.) toplamak (Hız, güç, kuvvet vs.) kazanmak Anlamak |
Gather |
|
Dik dik bakmak, gözünü dikmek |
Gaze |
|
Üretmek, yaratmak, meydana getirmek |
Generate |
|
Eli açık, cömert Bol, bolca, oldukça geniş |
Generous |
|
Deha, dahi Dahilik, dehalık |
Genius |
|
Hakiki, halis, orijinal |
Genuine |
|
Atıp kurtulmak, elden çıkarmak |
Get rid of |
|
Dev Büyük şirket, dev şirket |
Giant |
|
Mutlu, memnun Minnettar, minnet duyan |
Glad |